25.12.2007

Türk Dünyasında Ortak Alfabe Çalışmaları

Orta Asya ile 34 harfli‚ ortak alfabe çalışması başlatılıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‚ Türkmenistan ziyaretinde kendisine eşlik eden bilim adamlarından‚ Türk cumhuriyetleri arasında iletişimi kolaylaştıracak ortak alfabe oluşturulması konusunda bilgi aldı.
Uzmanlar‚ Latin alfabesine dayalı ortak bir yazı dili önerirken söz konusu alfabede 34 harfin bulunması gerektiği yönündeki görüşlerini Cumhurbaşkanı ile paylaştı. Bilim adamları ayrıca Türk dili konuşan ülkeler arasında cumhurbaşkanlarına bağlı çalışacak ”Türk Dünyası Genel Sekreterliği” kurulması konusunda Abdullah Gül’den öncülük etmesini istedi. Ortak alfabe konusunda mesafe alınması için ise Türkiye’nin ısrar etmesinin önemine işaret ediliyor. Abdullah Gül’ün Türkmenistan gezisinde yanında Fatih Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kara‚ Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Fikret Türkmen ile Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder de vardı.

Abdullah Gül‚ Köşk’e çıkmasının ardından yurtdışı seyahatlerinde işadamlarına da yer vermeye başlamıştı. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı’nın bilim adamlarını da seyahatlerine dâhil etmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Türkmenistan seferinde uçakta yer alan akademisyenlerden Prof. Dr. Türkmen‚ ”Cumhurbaşkanımızın‚ bilim adamlarını anımsaması ve uçağına alması iyi bir başlangıca işaret ediyor. Türkmenistan gibi bu coğrafyadaki Türk dünyası ülkelerine sadece ekonomik değil‚ kültürel‚ bilimsel ve iletişimi sağlayacak her alanda yakın temas kurulmalı. Örneğin‚ Türkmenistan ile Dede Korkut ve Oğuz Kağan destanı gibi yakından öte aynı kültürel öğelerimiz var.” diyor. Türkmen‚ ülkeler arasındaki vize sorununun aşılarak‚ uluslararası ortak konferanslar düzenlenmesi önerisinde bulundu. Cumhurbaşkanı’ndan Türkmenistan seyahatine katılım konusunda aldığı davetten duyduğu memnuniyeti dile getiren Kara da‚ Türkmenistan ve Türkiye Türkçesindeki ortak kelimelerin yüzde 80 olduğunu anlattı. Kara‚ bu yüksek orana rağmen iki ülke vatandaşlarının anlaşmakta zorluk çekmesini‚ alfabeler arasındaki farklılığa dayandırdı. Kara‚ bilim adamları olarak‚ bu noktada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e‚ 34 harfli ortak alfabe konusunda Türkiye’nin öncü rol üstlenmesi gerektiği yönünde öneride bulunduklarını aktardı. Prof. Dr. Barutçu ise Türkmenistan gibi dilleri Rusçadan etkilenmiş ülkeler ile mutlaka ortak alfabe konusunda anlaşmaya varılması gerektiğinin altını çizdi. Barutçu‚ ortak bir dil ile güçlü bir iletişimin sağlanabileceğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Gül’ün‚ iki günlük Türkmenistan ziyareti‚ Türkiye ile Orta Asya Türk cumhuriyetleri arasında yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor. Cumhurbaşkanı düzeyinde 7 yıl sonra Türkmenistan’a ziyaret gerçekleştiren Abdullah Gül‚ iki günlük temasları sırasında‚ planlananın ötesinde Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbangulu Berdimuhammedov ile toplam 6 saat baş başa görüşmüştü. Gül‚ Türkmen lideri de Türkiye’de ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağını belirterek kendisine resmî davette bulundu. Davet‚ 2007 yılı Şubat ayında ülkesinde cumhurbaşkanlığı görevine gelen Berdimuhammedov tarafından kabul edildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‚ Ortaasya Türk cumhuriyetlerine yönelik ikinci resmi ziyareti ise fazla zaman geçirmeden gerçekleştirecek.

Gül‚ 12-15 Aralık’ta Kazakistan’a resmî bir ziyarette bulunacak. Bakan‚ diplomat‚ bürokrat‚ işadamı ve gazetecilerin katılacağı 150’nin üzerinde ismin yer alacağı ziyaret çerçevesinde Abdullah Gül‚ başkent Astana ve Almatı’da temaslarda bulunacak. Gül‚ Orta Asya ülkelerinden önce‚ ekim ayı içinde Güney Kafkasya’da yer alan iki önemli ülke‚ Azerbaycan ve Gürcistan’a gitmişti. Türkiye‚ söz konusu iki ülkenin de yer aldığı bir ”ortak ekonomik alan”ın temelleri de bu ziyaretlerde attı.

Kaynak
http://www.avrasyagundemi.com/HaberDetay.aspx?Dil=1&Id=Hab633329744486847500&Konum=3

Nusret ELMALI
14.12.2007

12.12.2007

Gürkan Hacır ile Şimdiki Zaman - 09.12.2007

Şimdiki Zaman - 09.12.2007


Görünüş Aldatıcıdır. Araştırmak Görevdir…

Hakikatin Arandığı Zaman Dilimi ŞİMDİKİ ZAMAN’da

Gürkan Hacır “düşünen” konuklarıyla her hafta tarih, politika, bilim ve felsefede hakikatı sorguluyor

Bu haftanın konuğu Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu

"Türkiye'ye sömürge demek iltifattır"

Türkiye neden hedefteki ülke?



Heyet Raporu - 26 Kasım / Oktay SİNANOĞLU - Kesit

9.12.2007

Oktay Sinanoğlu Bursa konuşmasından Tarzanca üzerine

Türk Aynştanynı Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu'nun Bursa konuşmasında yaptığı konuşmasının tarzanca ile ilgili olan bir kısımı.

BÖLÜM-1


BÖLÜM-2


Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu Kimdir?


1935 yılında doğdu. Adı; Oktay SİNANOĞLU.

1953 / 18 yaş: Atatürk tarafından 1928 yılında kurulmuş TED Yenişehir Lisesi'ni burslu olarak okudu ve birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti.

1956 / 21 yaş: ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.

1957 / 22 yaş: Massachusetts Institute of Technology 'yi ( MIT ) 8 ayda birincilikle bitirerek Yüksek kimya Mühendisi oldu.

1960 / 25 yaş: Yale Üniversitesinde yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı.

1961 / 26 yaş: Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı ile doçent ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırdı ve profesör ünvanını aldı. Bu unvan ile MODERN ÜNİVERSİTE TARİHİNİN VE YALE ÜNİVERSİTESİNİN TARİHİNİN EN GENÇ PROFESÖRÜ oldu.

--- ---

Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU, 25 Şubat 1935'de İtalya'nın Bari kentinde doğdu. Ortaöğrenimini burslu olarak okuduğu Ankara Yenişehir Lisesi(Bugünki TED Koleji)'ni birincilikle bitirerek tamamladı. Kimya Mühendisliği eğitimini ABD Kaliforniya Üniversitesi-Berkeley'de aldı ve burayı da birincilikle bitirdi. Ertesi yıl(22 yaşında) MIT(Massachusetts Institute of Technology)'den yüksek kimya mühendisliği derecesi aldı. Daha sonra tekrar Berkeley'e döndü ve zamanın ünlü kuantum kimyacılarından K. S. Pitzer ile yaptığı doktorasını iki yılda tamamladı. 1960'da ABD'nin en iyi üniversitelerinden biri olan Yale'de yardımcı profesör olarak göreve başladı. Bir süre Harward'da ziyaretçi profesör olarak görev yaptı. 26 yaşındayken Yale Üniversitesi tarafından "son 300 yılda batının en genç profesörü" olarak tanıtıldı. 1962'de Yale'de assosiye profesörlüğe terfi etti. Aynı yıl Türkiye'ye gelip Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ni(ODTÜ) ziyaret etti. ODTÜ Mütevelli Heyeti tarafından sadece Oktay SİNANOĞLU'na mahsus olmak üzere "danışman profesör" unvanı verildi. Türkiye'de Kuramsal Kimya Bölümü'nü kurdu. Eğitim dilinin Türkçe olması için uzun uğraşlar verdi. 1963 yılında ise "Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı" adıyla bilinen çalışmalarıyla Yale'de Kimya bölümüne profesör oldu. 1964'te yine Yale'de ikinci kürsüsüne, "Moleküler Biyoloji"ye profesör olarak atandı. 1966'da Tübitak Bilim Ödülü'nü, 1973'te Almanya'nın en önemli bilim ödülü olan Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü'nü ilk kazanan kişi oldu. 1975 yılında Oktay SİNANOĞLU'na özel olarak, ilk ve tek "Türkiye Cumhuriyeti Profesörü" unvanı verildi. 1978'de TDK tarafından yayımlanan "Fiziksel Kimya Terimleri Sözlüğü"nü hazırladı.

Yaptığı bilimsel çalışmaların sonucunda, dünya genelinde pek çok üniversitede seminerler verdi, sayısız ödüller aldı, çeşitli önemli bilimsel kurullarda kurul üyesi, konuşmacı ve davetli olarak bulundu. Birkaç uluslar arası bilimsel derginin editörlüğünü ve danışma kurulu üyeliğini yaptı. Çeşitli ülkelerde iki kez nobele aday gösterildi. (www.turk-bilim.com)

Türkiye'de ise bilimin gelişmesine büyük destek ve katkı sağlayan Oktay SİNANOĞLU, farklı dönemlerde ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerinde danışman profesörlük ve kendisinin kurduğu ODTÜ Kuramsal Kimya Bölümü'nde fahri başkanlık yaptı. Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'ndeki profesörlük görevinden yaş sınırında(67) emekli oldu. Yale'deki hayat boyu olan iki kürsülü profesörlük görevini "emeritus professor" unvanına çevirterek Türkiye'deki çalışmalarına yoğunlaştı. Şu anda da çeşitli ülkelerde bilimsel araştırmalarına devam etmekte olduğu biliniyor.

8.12.2007

Bu ambar kıyamette açılacak

Devrimizin "Nuh'ın gemisi". Çılgınca bir fikir gibi.. Ama bu ambar çok başka...

Norveç'in kuzeyinde yer alan Svalbard Adası'nda hummalı bir çalışma var. Dünyanın dört bir yanından getirilen milyonlarca tohum örneği dünyayı etkileyecek bir doğal afet ya da nükleer savaş sonrasında yeniden hayat bulmak için depolanıyor. Bu ambar ancak dünyanın yaşayacağı bir felaket sonrasında açılacak.

Bu plan Norveç için değil, tüm dünyayı kurtarmak için! Kulağa tam bir bilim kurgu senaryosu gibi gelse de "Kıyamet Ambarı" işte bu niyetle inşa ediliyor.

Kıyamet ambarının bulunduğu Longyearbyen Kasabası 1900 nüfuslu küçük bir yer... Norveç'in kuzeyinde buz denizinde bulunan Svalbard Adası Norveç Hükümeti ve Global Crop Diversity Trust'ın ortak çalışmaları olan Svalbard Global Seed Vault (Svalbard Küresel Tohum Ambarı) projesine ev sahipliği yapıyor.

Projenin amacıysa dünyanın yaşayabileceği herhangi bir felaket sonrasında uygarlığın yeniden "yaratılmasını" sağlamak.

Zira Svalbard Ambarı'nın yalnızca küresel ısınma ya da meteor düşmesi gibi doğal afetlerle değil büyük savaşlar, hatta nükleer bombalar sonucu yok olan bir dünyayı yeniden yaratabilme amacıyla inşa edildiği iddiasındalar.

Dünyanın dört bir yanından tohum toplanıyor

Projenin basın danışmanı Jeff Haskins'in Yeni Aktüel'e anlattığına göre, bugünlerde tropik bölgelerden en kuzey enlemlere kadar, bulunabilecek tohumların hepsi büyük bir organizasyon eşliğinde Svalbard'a gönderiliyor.

Uluslararası Tarım Araştırmaları Enstitüsü tarafından organize edilen, yaklaşık yüz ülkedeki "bitkisel gen bankaları"nda bulunan özgün tohum örnekleri şimdi burada toplanıyor.

Bu gen bankalarıysa Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliğiyle oluşturulan ve sayıları toplamda bin 400'ü bulan bir çeşit bilimsel tohum deposu zinciri.

Ana bankalar Çin, Rusya, Japonya, Hindistan, Kuzey Kore, Almanya, Kanada'da bulunuyor.

Ve gemilerle ya da uçaklarla dünyanın dört köşesindeki bu bankalardan gelen tohumların son durağı buzdağına oyulan işte bu dev ambar. Proje çalışanları buraya 'Doomsday Vault' (Kıyamet Ambarı) diyor.

NUH'UN GEMİSİ GİBİ
Kutup buzulu ve donmuş toprak içine yapılan ambar 4,5 milyon tohum örneğini alabilecek kapasiteye sahip. Şimdiden kapasitenin bir bölümü doldurulmuş durumda.

Kapasite tamamen kullanıldığında ambarda akla gelebilecek her tür meyve, sebze ve tahıl tohumu bulunacak.

Yani burası aslında bir tür 'Nuh'un Gemisi'. Ama Nuh'un elindekinden biraz daha gelişmiş bir teknolojinin ürünü; ve biraz daha pahalı. 26 Şubat 2008'de tamamlanacak proje için harcanan para 9 milyon dolar. Ambar çalışanları günde 12 saatlik vardiyalarla iş görüyor.

Kaynak: internethaber.com