25.03.2010

Doğu'da asimilasyon devam ediyor...

Doğu ve Güneydoğu’da asimilasyon süreci 400 yıldır devam ediyor.

İnsanlar, dillerini, kültürlerini, adetlerini unutmuşlar.
Demografik yapı, geçen bu 400 yıl içinde, hep bir tarafın lehine gelişmiş.
Farklılıklar ortadan kaldırılıp, şimdiki mevcut duruma ulaşılıncaya kadar devem etmiş bu asimilasyon.
Dün Ankara’da Urfa İli ile ilgili bir rapor geçti elime.
1600 lü yıllarda Urfa’da bulunan aşiretlerin içinde 630 tanesi Türkmen Aşireti, 128 tanesi Kürt Aşireti. 8 tane de Arap Aşireti var aralarında.

Peki, şimdi kalan aşiretlerden kaçı Türk, bu aşiretlerin?
1600 lü yıllarda var olan Arap aşiretlerinin sayısı kadar mevcut mudur?
- Sanmıyorum.

Ya 93 Harbinden sonra Doğu ve Güneydoğu’da iskân edilen Balkan Göçmenleri’ne ne oldu?
Tamamı Batı’ya mı göç ettiler tekrar?
Balkanlar konusundaki araştırmaları ile ünlü Tarihçi-Yazar Yıldırım Ağanoğlu’nun Göç adlı eserinde, Osmanlı-Avusturya Savaşı’ndan başlayarak, Balkan Harbi sonrasında da devam eden göçler esnasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yüz binlerce Balkan Göçmeni iskân edilmiş.
Dikkatimi çeken bir şey olmuştu.

Sadece Bitlis’e, 1200 aile iskân edilmiş o süreçte.
Bitlis’te Hizan Şıhı, Gavs Hazretleri’nin torunu, Eski Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’ya sormuştum birlikte yaptığımız Bitlis ziyaretlerinin birinde.

- Nerelere yerleştiler, nerededir bu Balkan Göçmenleri? diye.
Cevabı çok açık ve yalındı.

- Hiç kimse kalmadı onlardan. Zira hepsi de Kürt oldular.
Yani diyor ki Gaydalı, Kürtleştirildiler onlar.

Bu Urfa’da ve Doğu’daki Türkmen Aşiretleri için de, o bölgeye iskân edilen Balkan Göçmenleri için de geçerli.

Yani asimilasyon gerçeği gün gibi ortada.
Asimilasyona uğrayıp Kürtleştirilen Türker var.

Toplumda koparılan yaygaranın aksine, Kürtçülerin bağırıp çağırmalarının aksine, asimilasyona uğrayan Kürtler değil, Türkler.

Gerçekten uğramamış olsalardı Türkler asimilasyona, bölgedeki demografik yapının, bugünün tam aksine bir durum seyredeceğini söylemek yanlış olmaz.
Eski Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’na sorun bakın, bugün kendisini Kürtçü Politikalara adayan, kökleri Türk olan ama asimile edilerek Kürtleştirilen kaç siyasetçi var.
Böyle bir araştırmaya asla yanaşmaz bu Kürtçü siyasetçiler. Zira ellerindeki sermaye kaybolur.

***
İsveç Parlamentosu’nun Ermeni Soykırımı’nı tanımasının ardından Büyükelçimiz Korutürk’ün geri çağrılması karşısında ne olacağını soran dostlarıma demiştim ki;
- Hiçbir şey olmaz. Tıpış tıpış geri gönderirler Büyükelçi’yi.
Dünkü açıklamalarına bakılırsa, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Stockholm Büyükelçisi Zergün Korutürk'ün en geç hafta başı İsveç'e geri döneceğini ifade etmiş.

Peki, biz neden çağırdık Büyükelçi’yi, şimdi neden gönderiyoruz?
İsveç Parlamentosu, verdiği kararı geri mi aldı ki Büyükelçi geri gidiyor?
-Tabii ki hayır.

İsveç, verdiği karardan dönmediği gibi, yapılan bu protestoyu kaile bile almadı.
Elinizdeki kozu her daim kullanırsanız, o koz, koz olmaktan çıkar, bu örnekte olduğu gibi.
Türk Dış Politikası, bu dönemde olduğu kadar, hiçbir dönem, bu kadar acemice manevralarla şahsiyetsizleştirilmemişti.

“Attığın taş, ürküttüğün kuşa değmeli” diye dilimize yerleşmiş bir söz var.
Değecek kuş yakalasak da bir gün, elimizde atacak taş kalmayacak acemi politikacılar sayesinde bu gidişle.

Kaynak;
Lütfü TÜRKKAN
internethber.com 

15.03.2010

Avrupa'ya Paşa kızından tarih dersi

Eğer Fransa'da "soykırım yoktur" derseniz vay halinize! Eğer konu Türkiye ise işte o zaman herşey fikir özgürlüğüdür!


Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir, Osmanlının kanatları altındaki Ermenilerin, hayatlarının en mutlu dönemlerini geçirdiklerini söyledi.

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi'nde 'Çanakkale'de Dünü Unutma, Yarına Hakkın Olsun' konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir, Fransa'da ya da İsviçre'de 'soykırım yoktur' denildiğinde hemen tutuklama kararı ile karşı karşıya kalındığını, ancak bu iki ülke Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (SAV) hakaret eden kişilere 'konuşabilir, yapabilir' dediklerini belirtti.

"TOPLU ERMENİ MEZARLARI YOKTUR"
Anadolu'nun hiç bir yerinde toplu ermeni mezarlığı bulunmadığının altını önemle çizen Timsal Karabekir, Osmanlı döneminde Ermeni vatandaşlara 'Sadık Teba' dendiğini ve Ermenilerin daima korunduğunu anlattı.

Timsal Karabekir, "Ne oldu da Osmanlı bir anda çıldırdı ve hepsine soykırımda bulundu. Hiç kimse ihanet lafını dile getirmiyor. Eğer Ruslarla birlik olup ihanet etmeseydi bazı Ermeniler tehcire tabi tutulmayacaklardı. Bu bir soykırım değildi, sadece zorunlu bir yer değişimiydi.

İHANETTE OLMAYANLARA DOKUNULMADI
İstanbuldakilere ya da ihanet etmeyen Ermenilere tehlike altında olmayanlara dokunulmadı. Osmanlı arşivlerini ille açın ille bakın, arşivde diyor ki her kafileye doktor verin, hamile kadına süt verilsin, döndükleri zaman malları aynen kendilerine iade edilsin, borçları ertelensin. Hiç soykırıma tabi tutacağın insana doktor tahsis eder misiniz ya da hamile ise ona süt verilmesi emrini verir misiniz?" diye sordu.

Timsal Karabekir'i çok sayıda üniversitelinin yanı sıra askeri erkan da dinledi. Konferans sonunda Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Şerefettin Canda tarafından Timsal Karabekir'e günün anısına plaket ve çiçek sunuldu.

Kaynak; internethaber.com