17.11.2008

Türkçe’nin kimsesizliği

Tari­he doğ­duk­tan son­ra git­ti­ği­miz yön­ler­de ve yer­ler­de kar­şı­laş­tı­ğı­mız mil­let­le­re ke­li­me­ler ver­dik, on­lar­dan ke­li­me­ler al­dık. Türk­çe ad­lı dil ha­zi­ne­miz asır­lar için­de bu alış­ve­riş­ler­le zen­gin­leş­ti. Al­dı­ğı­mız ke­li­me­le­ri ken­di söy­le­yi­şi­miz­le li­sa­nı­mı­za mal et­tik. Dil­de­ki zen­gin­leş­me­ler im­pa­ra­tor­luk ha­yat­la­rın­da da­ha be­re­ket­li­dir. Ön­ce Sel­çuk­lu Sul­tan­lı­ğın­da son­ra Os­man­lı Pa­di­şah­lı­ğın­da bü­yük me­de­ni­yet­ler­le te­ma­sı­mız ol­du. Arap, Fars ve Ro­ma me­de­ni­yet­le­riy­le ta­nış­tık. Al at­lar, do­ru at­lar, kır at­la­rı­mı­zın baş­la­rı ba­tı­ya dön­me­den ev­vel de Çin me­de­ni­ye­tiy­le ha­şır-ne­şir­dik.

İm­pa­ra­tor­luk za­ma­nı­mız­da Türk­çe, Arap­ça ve Fars­ça ile do­luy­du id­di­ası tar­tı­şıl­ma­ya, üze­rin­de ye­ni­den ko­nu­şul­ma­ya muh­taç­tır. Za­man za­man aşı­rı­lık­la­ra gi­dil­di­ği doğ­ru­dur. An­cak arı dil ha­re­ke­ti­nin yan­lış­lı­ğı da bir baş­ka doğ­ru­dur. Irk­çı­lık ne ka­dar if­rat bir dav­ra­nış­sa dil­de ırk­çı­lık da öy­le­si­ne müf­rit ha­re­ket­tir. İde­olo­ji­le­rin sos­yal ha­ya­tı te­dir­gin et­ti­ği za­man­lar­da dil de za­rar gö­rür.
Bü­tün mil­let­ler­de üst ve alt dil grup­la­rı­nın ya­şa­dı­ğı bir va­kı­adır. Ha­vas ve avam di­li her de­vir­de var­dır. Ki­bar­la­rın za­rif di­li, kül­ha­ni­le­rin ar­go di­li var­dır. Bun­la­rı bir­bi­ri­ne ka­rış­tır­ma­mak la­zım. İn­san, ke­li­me­ler­le dü­şü­nür, te­fek­kü­rün anah­ta­rı ke­li­me­dir. Mil­let­le­rin di­li ne ka­dar zen­gin olur­sa o mil­le­tin ay­dın­la­rı, fi­kir adam­la­rı, ede­bi­yat­çı­la­rı o den­li de­rin dü­şü­ne­bi­lir, ye­ni eser­ler ve­re­bi­lir­ler. Os­man­lı im­pa­ra­tor­lu­ğun­da bir çok ka­vim­ler var­dı. Ma­ca­r’­dan Ar­na­vu­t’­a, Ara­p’­tan Ru­m’­a, Çer­ke­s’­ten Er­me­ni­’ye ka­dar.

Bun­lar­la müş­te­rek in­şa­la­rı­mız, kom­şu­la­rı­mız­la şi­ir­den mi­ma­ri­ye, gi­yim-ku­şam­dan sof­ra zen­gin­li­ği­ne dek alış­ve­riş­le­ri­miz ol­du. Te­b’­amız/va­tan­da­şı­mız olan­lar­la da kom­şu­luk yap­tık­la­rı­mız­la da ke­li­me al­dık, ke­li­me ver­dik. Hal­bu­ki son bir as­ra ya­kın­dır ye­ni ku­şak­la­ra üçün­cü dil­ler­den ke­li­me­ler ge­lip Türk­çe­’yi is­ti­la et­miş gi­bi öğ­re­til­di. Türk­çe­’yi, do­ğu­dan, İm­pa­ra­tor­luk Türk­çe­’sin­den ka­çı­ran­lar, ba­tı dil­le­ri­nin teh­di­diy­le kar­şı kar­şı­ya bı­rak­tı­lar. Bu dil asıl o za­man is­ti­la edil­di. Bu­gün Türk­çe, ken­di va­ta­nın­da kim­se­siz gi­bi. Türk­çe bü­yük şe­hir­ler­de, bü­yük şir­ket­ler­de, AV­M’­ler­de ve da­ha bir çok yer ve alan­da ikin­ci sı­nıf mu­ame­le­si gö­rü­yor.

Di­li­mi­ze kı­yıl­mak­ta.
Bu­na ted­bir ge­rek.
Di­li ol­ma­ya­nın.
Bir za­man son­ra bay­ra­ğı da kal­maz.


Kaynak;
Türkiye Gazetesi

Yazar;
Rahim Er
rahim.er@tg.com.tr

17 Kasım 2008 Pazartesi