6.12.2008

Mil­let­le­ri yok eden dü­zen: Sö­mür­ge­ci­lik

Türk milletinin sömürgeci devletlere karşı verdiği İstiklal Savaşı, diğer milletlere de örnek oldu.

Eski­den müs­tem­le­ke, son­ra bu ke­li­me­yi ter­cü­me ede­rek sö­mür­ge de­di­ği­miz ül­ke­le­re Av­ru­pa dil­le­rin­de ko­lo­ni den­miş­tir.
Sö­mür­ge: As­ker­lik, de­niz­ci­lik, po­li­ti­ka, ti­ca­ret ba­kım­la­rın­dan ge­liş­miş bir dev­le­tin ken­di­si­ne ta­ma­men ya­ban­cı bir ül­ke­ye el koy­ma­sı ile el­de edi­len top­rak­tır.
Sö­mür­ge­ci: Ken­di bâ­tıl inan­cı­na gö­re üs­tün dev­le­ti, üs­tün dü­ze­ni, üs­tün ır­kı, üs­tün kül­tü­rü, üs­tün me­de­ni­ye­ti, hat­ta üs­tün di­ni tem­sil et­ti­ği id­di­asın­da­dır. El koy­du­ğu ül­ke­le­rin hal­kı ona gö­re ya doğ­ru­dan doğ­ru­ya vah­şi­ler­dir, ya ge­ri kal­mış mil­li­yet­ler­dir! Sö­mür­ge­ci on­la­ra me­de­ni­yet gö­tür­mek, tek­nik bil­gi ver­mek, sö­mür­ge hal­kı­nı adam et­mek için ça­lı­şır! Ama sö­mür­ge hal­kı­nın ne­den­se adam ol­ma­ya ye­te­ne­ği ya yok­tur, ya çok ek­sik­tir. Zi­ra Hı­ris­ti­yan ol­ma­dı­ğı için inanç­sız­dır! Tes­lîs’e, iman et­mez. Hı­ris­ti­yan ol­du di­ye­lim, de­ri­si­nin ren­gi ma­ale­sef be­yaz de­ğil­dir, ya ka­ra­dır, ya es­mer­dir, ya kı­zıl­dır, ya sa­rı­dır... Sö­mür­ge­ci, böy­le­si­ne bir zih­ni­yet­le gö­zü­ne kes­tir­di­ği top­rak­la­ra ge­lir.

Nİ­ÇİN SÖ­MÜR­GE
Sö­mür­ge­ler, ana­va­ta­nın ham mad­de ih­ti­ya­cı, sa­na­yi­nin ayak­ta du­ra­bil­me­si için kul­la­nı­lır. Stra­te­jik, as­ke­rî, bah­rî amaç­lar­la kul­la­nıl­dı­ğı da olur. Sö­mür­ge hal­kı­nın ba­sit ih­ti­yaç­la­rı, ma­mul mad­de­ler hâ­lin­de ana­va­tan­dan ge­ti­ri­lip fâ­hiş fi­yat­la ve zor­la sa­tı­lır. Sö­mür­ge me­se­lâ Hin­dis­tan gi­bi dün­ya­nın en bü­yük teks­til ül­ke­si ise, o sa­na­yi­i or­ta­dan kal­dır­mak için el­den ge­len ya­pı­lır. Ma­ki­ne ile iş­le­yen, ma­ki­ne­si­ni sü­rek­li ye­ni­le­yen sa­na­yi an­cak sö­mür­ge sa­hi­bi dev­let­te­dir.
Sö­mür­ge­ci, sö­mür­ge hal­kı­nı eğit­me­ye de ça­lı­şır. Ken­di di­li­ni, ede­bi­ya­tı­nı, ta­ri­hi­ni, san’atı­nı, kül­tü­rü­nü ya­yar. Bu eği­tim­de ta­rih ta­ma­men çar­pı­tıl­mış­tır. Me­se­lâ İn­gi­liz­ler ve Fran­sız­lar Arap ve İs­lâm âle­min­de, Rus­lar Tür­kis­tan, Kaf­kas­ya, Vol­ga bo­yun­da Türk­le­ri düş­man mil­let şek­lin­de okut­muş­lar­dır. Os­man­lı‘yı kor­kunç bir em­per­ya­list şek­lin­de gös­ter­miş­ler­dir ki alâ­ka­sı yok­tur. Ama ne­sil­le­ri ze­hir­le­me­yi ba­şar­mış­lar­dır. Sö­mür­ge­ci, ken­di di­ni­ni, mez­he­bi­ni yay­mak için akıl al­maz gay­ret­ler gös­ter­miş­tir. Ama Hı­ris­ti­yan olan Hin­dis­tan­lı, Çin­li, En­do­nez­ya­lı, Af­ri­ka­lı­ya da eşit mu­ame­le yap­ma­ya as­la ya­naş­ma­mış­tır. Zi­ra on­lar de­ri­le­ri­nin ren­gi do­la­yı­sıy­la ikin­ci sı­nıf Hı­ris­ti­yan­lar­dır. Sa­nır­sı­nız ki Haz­ret-i İsa, bir Sâ­mi de­ğil­dir, sa­rı­şın, ma­vi göz­lü bir Ku­zey­li­dir!..
Sö­mür­ge­ci­nin, sö­mür­ge­si hal­kın­da mil­li­yet şu­uru­nun oluş­ma­sın­dan ödü ko­par. Her mil­lî te­za­hü­rü şo­ven­lik, ge­ri­ci­lik, ta­as­sup sa­yar. Mil­li­yet­çi­lik, sa­de­ce sö­mür­ge­ci mil­le­tin te­ke­lin­de­dir.
Sö­mür­ge­ci­le­rin di­lin­de Kı­zıl­de­ri­li­ler, Si­yah Af­ri­ka­lı­lar ‘vah­şi­ler‘dir. Ka­bi­le tar­zı ha­yat ya­şa­yan ka­vim­ler için vah­şi ta­bi­ri, 1945’ten ön­ce bü­tün ki­tap­lar­da ve film­ler­de ge­çer. Bi­zim ne­sil, ço­cuk­lu­ğun­da, me­de­nî be­yaz­la­rın vah­şi­ler­le yap­tı­ğı sa­vaş ve mü­ca­de­le­le­rin ro­man­la­rı­nı oku­yup film­le­ri­ni al­kış­lar­la sey­re­de­rek bü­yü­dü. Yü­re­ği­miz, Be­yaz kah­ra­ma­nın za­fe­ri için çarp­tı!
1950’ye ka­dar yer­yü­zün­de yal­nız iki Zen­ci dev­let var­dı: Hai­ti ve Li­ber­ya. On­lar da sil­me Hı­ris­ti­yan’dı, il­ki Fran­sız­ca, ikin­ci­si İn­gi­liz­ce ko­nu­şur­du.
Sö­mür­ge­ci­li­ğin ta­ri­hi Sâ­mi Fe­ni­ke­li­ler‘le al­fa­be­le­ri­ni ver­dik­le­ri Arî Yu­nan­lı­lar‘ın Mi­lâd’dan ön­ce ilk 1000 yıl­da Ak­de­niz ve Ka­ra­de­niz’de kur­duk­la­rı is­ke­le­ler­le baş­la­tı­la­bi­lir.
An­cak bu­gün­kü ma­na­da sö­mür­ge­ci­lik 1500 yı­lı­na doğ­ru Por­te­kiz­li­ler, aka­bin­de İs­pan­yol­lar’la baş­lar. Hol­lan­da­lı­lar, İn­gi­liz­ler, Fran­sız­lar, Rus­lar, geç ta­rih­ler­de Al­man­lar, İtal­yan­lar, Bel­çi­ka­lı­lar son­ra ge­lir. Da­ni­mar­ka­lı­la­rın, Nor­veç­li­le­rin, İs­veç­li­le­rin de gay­ret­le­ri var­dır. 20. yüz­yı­la gi­rer­ken ars­lan pa­yı­nın sı­ra­sıy­la İn­gil­te­re, Fran­sa, Rus­ya ve Hol­lan­da’ya ait bu­lun­du­ğu gö­rü­lür.
Hı­ris­ti­yan Av­ru­pa­lı­nın Arz’ı sö­mür­ge­leş­tir­mek­te­ki utan­maz sı­nır ta­nı­maz­lı­ğı, gü­nü­müz in­sa­nı­nı hay­ret­le­re dü­şü­re­bi­lir. 1918’de yer­yü­zün­de Hı­ris­ti­yan ol­ma­yan ve sö­mür­ge ya­pı­la­ma­yan sa­de­ce 6 dev­let kal­mış­tı: Tür­ki­ye, İran, Af­ga­nis­tan ile Ja­pon­ya, Çin ve Tay­land.
Rus’un Se­mer­kand’da, İn­gi­liz’in Ka­hi­re’de, Fran­sız’ın Fas’ta, Hol­lan­da’nın Ca­kar­ta’da, İtal­yan’ın Trab­lus’ta ne işi ol­du­ğu­nun man­tık­lı ce­va­bı yok­tur. İn­san­lık için utan­dı­rı­cı ce­vap­la­rı var­dır.

SÖ­MÜR­GE SİS­TE­Mİ­NİN ÇÖK­ME­Sİ
Sö­mür­ge­ci­nin, ırk­la­rı top­tan yok et­ti­ği ve­ya bü­yük kı­yım­la­ra uğ­rat­tı­ğı doğ­ru­dur. Sö­mür­ge­le­ri ilik­le­ri­ne ka­dar sö­mü­rüp ser­vet­le­ri­ni ana­va­ta­na trans­fer et­ti­ği de ger­çek­tir. Ba­zı­la­rı ken­di­sin­den çok da­ha es­ki ve üs­tün me­de­ni­yet­le­re sa­hip mil­let­le­re ikin­ci sı­nıf in­san mu­ame­le­si yap­tı­ğı açık­tır. 20. yüz­yıl, sö­mür­ge sis­te­mi­nin ve zih­ni­ye­ti­nin so­na er­me­si, sö­mür­ge­le­rin ba­ğım­sız­lık­la­rı­na ka­vuş­ma­sı ile ka­pan­dı. Bu­gün, ege­men mil­le­tin, yö­ne­ti­min­de­ki di­ğer mil­li­yet­le­ri erit­mek, yok et­mek ve­ya yok farz et­mek po­li­ti­ka­sı olan az dev­let kal­mış­tır. Ger­çek bir im­pa­ra­tor­luk du­ru­mun­da bu­lu­nan Çin ile İran baş­lı­ca ör­nek­ler­dir.
Rus­ya Fe­de­ras­yo­nu, Hin­dis­tan Fe­de­ras­yo­nu gi­bi çok bü­yük dev­let­ler, içer­dik­le­ri bü­tün mil­li­yet­le­re eşit hak ve­re­rek, so­ru­nu çö­züm­le­mek yo­lu­na gir­miş­ler­dir. Ama Keş­mir Hin­dis­tan’dan, Ta­ta­ris­tan, Çe­çe­nis­tan gi­bi ül­ke­ler Rus­ya’dan ay­rıl­mak is­ti­yor­lar. Ti­bet ve Do­ğu Tür­kis­tan ise tam bir Çin ta­hak­kü­mün­de bu­lu­nu­yor.
Ka­na­da, İs­viç­re gi­bi bir­den faz­la mil­li­ye­tin ya­şa­dı­ğı de­mok­ra­si­ler­de, bir­lik­te ya­şa­mak ar­zu­su mü­kem­mel­dir. Ama me­se­lâ Bel­çi­ka’da Fla­man­lar, Fran­sız­ca ko­nu­şan Va­lon­lar’dan ay­rıl­ma­yı ba­his ko­nu­su yap­mış­lar­dır.
Hiç sö­mür­ge­siz iki im­pa­ra­tor­luk, Or­ta Av­ru­pa ve Tu­na üze­rin­de Avus­tur­ya-Ma­ca­ris­tan ile 3 kıt’a üze­rin­de Os­man­lı Tür­ki­ye­si idi. Ka­sım 1918’de par­ça­lan­dı­lar. Avus­tur­ya-Ma­ca­ris­tan sil­me Hris­ti­yan ve bü­yük ço­ğun­luk­la Ka­to­lik idi. Os­man­lı tec­rü­be­si da­ha ağır­lık­lı­dır; zi­ra 3 din ve ni­ce mez­hep­ten pek çok mil­le­ti bir ara­ya ge­tir­miş­tir. Os­man­lı’nın ye­ri­ne ci­han dev­le­ti du­ru­mu­na yük­se­len İn­gil­te­re bu işi an­cak Bü­yük Bri­tan­ya ada­sı ile Ku­zey İr­lan­da’da ya­pa­bil­miş­tir. Mu­az­zam sö­mür­ge­le­rin­den yal­nız Ka­na­da, Avus­tral­ya, Ye­ni Ze­lan­da, Gü­ney Af­ri­ka’ya do­min­yon sta­tü­sü ile ye­rin­den yö­ne­tim hak­kı ve so­nun­da 1931’de tam ba­ğım­sız­lık ver­miş­tir.

AME­Rİ­KA’NIN DE­MOK­RA­Sİ HA­VA­Rİ­Lİ­Ğİ
Sö­mür­ge­le­rin tas­fi­ye­si İkin­ci Ci­han Sa­va­şı’nın bit­me­sin­den baş­la­ya­rak müm­kün ol­du. Her iki ci­han sa­va­şı­nın yü­rü­tül­me­sin­de, bil­has­sa so­nuç­la­rın­da ka­pi­tal ha­ta­lar ya­pan ye­ni ci­han dev­le­ti Bir­le­şik Ame­ri­ka, de­mok­ra­si ha­vâ­ri­li­ği ve sö­mür­ge­le­re ba­ğım­sız­lık ide­ali ile sa­va­şı bi­tir­di. He­men he­men tek sö­mür­ge­si ve çok nü­fus­lu bir As­ya ül­ke­si olan Fi­li­pin­le­re ba­ğım­sız­lık ve­re­rek, in­san­lık âle­mi­ni kur­ta­ra­cak kaç asır­lık ayıp­tan kur­ta­ra­cak bu hür­ri­yet­çi ha­re­ke­ti baş­lat­tı. İn­gil­te­re, Fran­sa, Hol­lan­da, Bel­çi­ka, Por­te­kiz’in, ana­va­tan nü­fus­la­rın­dan çok faz­la in­sa­nın ya­şa­dı­ğı sö­mür­ge­le­ri var­dı.
Sö­mür­ge­le­ri­ni 1945’i iz­le­yen yıl­lar­da çok ba­şa­rı ile tas­fi­ye eden İn­gil­te­re ol­du. He­men hep­si­ni “Bri­tan­ya Mil­let­ler Top­lu­lu­ğu” (İng. Com­mon­we­alth) adı al­tın­da top­la­dı. Bu­gün 200 ba­ğım­sız dev­le­tin 50 ka­da­rı bu bir­li­ğin için­de­dir. Bir­li­ğin tek şe­ref baş­ka­nı hâ­lâ İn­gil­te­re hü­küm­da­rı­dır. İn­gil­te­re hü­küm­da­rı, ba­zı bir­lik üye­si dev­let­le­rin üs­te­lik hâ­lâ dev­let baş­ka­nı­dır ki baş­ta Ka­na­da, Avus­tral­ya, Ye­ni Ze­lan­da ge­lir. Bir­lik­te İn­gi­liz­ce ço­ğun­luk­la res­mî dil, hiç de­ğil­se en ge­çer­li dil­dir.
Ce­za­yir baş­ta ol­mak üze­re çok kan dö­ke­rek tas­fi­ye­de zor­la­nan Fran­sa da Af­ri­ka dev­let­le­rin­de Fran­sız­ca’yı ge­çer­li dil bı­ra­ka­rak çe­kil­di. Sö­mür­ge­le­rin sı­nır­la­rı, sö­mür­ge­ci dev­let­ler­ce çe­şit­li fak­tör­le­re gö­re çi­zil­di­ği için, he­men hiç­bi­ri ih­ti­lâf­sız de­ğil­dir. Sö­mür­ge­le­rin ba­ğım­sız­lı­ğı ay­nı za­man­da dev­let sa­yı­sı­nı üçe, hat­ta dör­de kat­la­dı. 1918’de 60 ba­ğım­sız dev­let, 1944’te 71’e 1959’da 99’a, 1974’te 151’e, 1983’te 175’e, bu­gün 2008’de 201’e çık­tı. Bu­na kar­şı­lık baş­ta Av­ru­pa Bir­li­ği ol­mak üze­re, ta­ri­hin gör­dü­ğü en bü­yük me­de­ni­yet ve it­ti­fak pro­je­le­ri ger­çek­leş­ti.


Yılmaz Öztuna
Kaynak: Türkiye Gazetesi
06 Aralık 2008 Cumartesi