5.01.2008

Nasreddin Hoca Noel Baba'ya Karşı


Henüz anne olmadan önce, çocuk sahibi olan arkadaşlarımla sohbet ederken, ileride çocuğum olursa onu mümkün olduğunca tüketim öznesi olmaktan korumaya çalışacağımı anlatırdım.

Çocuklarına çok fazla ve eğitici olmaktan ziyade eğlendirici oyuncak alan ebeveynleri eleştirirdim. Bu yüzden de, sık sık " hele bir anne ol da gör " lafını duyan bir bekar bayandım.

Şimdi anneyim ve bu lafı edenlerin ne demek istediklerini çok iyi anlamaya başladım. Gerçi ben yalnız çıktığımda halen daha inatla ve ısrarla, sadece eğitici oyuncaklar seçmeye çalışıyorum. Kız bebeğime de, resmen pembeyi ve bebek oyuncakları yasak ettim diyebilirim. Çevremize de hediye olarak getirecekleri oyuncak standartları konusunda yoğun uyarılar yapmaktayım. Kızıma pembesi çok fazla ve kadınsı bebekler yerine, farklı renklerde hayvan figürleri almaya çalışıyorum. Resimli kitaplar, rakam ve harflere dair objeler bir de. Aslında işe yarıyor gibi. Şimdi 2 yaşındaki kızımla birlikte bir oyuncak dükkanına girmek durumunda kaldığımızda, genel olarak tanıdığı hayvan karakterlere koşturuyor. Oyuncak bebeklerin olduğu tarafa bakmıyor bile.

Bu bana göre olumlu gidişat, Noel Baba nedeniyle bozuldu. Tabii ki, bir iki haftadır gazetelerle birlikte verilen süpermarket eklerinde gösterilmeye başlanan yılbaşı kutlama figürü resimleri sayesinde. Kıpkırmızı Noel Babanın göze çarpmaması mümkün mü ? Şimdi Yasemin, " No-l baba " diye dolaşıp duruyor evde. Tabii ki, annesinin artık satın almak zorunda kaldığı müzikli ve sallanan kızağında oturmakta olan hediye müjdecisi Noel Babasıyla birlikte.

Noel Baba ile Katolik kültür arasındaki derin ilişkinin, Noel Babanın bir "St. " olması dışında nerelere uzandığı konusunda pek bir bilgim olmadığını itiraf etmeliyim. Hem de, Anadolu topraklarında, Antalya Kale ( Demre ) ' deki bir kilisede. Ancak bu Noel Baba' nın, katı kurallar mezhebi olduğu söylenen Katolikliğe çok büyük bir sempati kazandırdığına eminim. Özellikle çocuklar nezdinde.

St. Nicholas' ( Santa Claus ) ın MS 245 yılında, Fethiye yakınlarında, Patara kentinde doğduğu ve Demre piskoposluğu yaptığı söyleniyor. Ölümünden sonra da, Demre' de gömülen St. Nicholas' ın, kaçırılanlardan arda kalan bir kısım kemikleri, halen Antalya müzesinde sergilenmektedir.

Böyle olunca da, özellikle çocuklara yakın görünecek bir ak sakallı düşünüyorum İslam aleminde ama, ne yalan söyleyeyim, bu kadar sempatik birini bilmiyorum. Yani, kendini çocuklara adamış görünün bir baba...

Noel Baba' ya alternatif bir sevimli ihtiyar, yine Anadolu topraklarından çıkıyor benim dağarcığımda. O da, hepinizin malumu olduğu üzere, sevgili Nasreddin Hoca.

Nasreddin Hoca' yı bilmeyen yoktur herhalde. 1208 - 1284 yılları arasında yaşamış, Akşehir' de doğmuş ve orada toprağa verilmiş nüktedan bir büyüğümüz. Sivrihisar' da ise, medrese öğrenimi görmüştür. Göle maya çalar, eşeğine ters biner. Oysa, bütün bu tuhaf hareketlerine, mantıklı ve felsefik açıklamaları vardır. Bu nedenle de, Noel Baba' ya fark atar. Hem eğlendirici, hem düşündürücü, hem de öğreticidir. Çocuklara hediye dağıtmaz belki ama, her yaştan insana ve hemen hemen her duruma verilecek bir nasihatı vardır torbasında.

Bizde Nasreddin Hoca şenlikleri, her yıl 5 - 10 temmuz tarihleri arasında, Akşehir' de kutlanmaktadır. Her yıl, Akşehir Gölü' ne maya çalınmaktadır. Ancak, bence Nasreddin Hoca, bundan daha fazla bir şey olmalıdır. Bana kalırsa, o da Noel Baba benzeri bir şekilde pazarlanmalıdır.

Bir eşeği, bir müziği, bir kıyafeti olmalıdır. Resimleri her yerde yayınlanmalı, peluş oyuncakları yapılmalıdır ( Opet peluşları yapılmadı mı sanki ?! ) . Bir dini bayramla özleştirilmelidir. Şeker Bayramı olabilir mesela. Ve Nasreddin Hoca da, şeker dağıtabilir pekala. Hem sanki Santa Claus da gerçekten kızağıyla uçarken, evlerin bacalarından girerek hediye mi dağıtmaktadır?

İşte ne bileyim, gerisini reklamcılarla pazarlamacılar düşünsün. Düşünsünler de, her sene şeker bayramı yaklaştığında, biz ebeveynler de çocuklara verdiğimiz şekerleri, Nasreddin Hoca' nın bıraktığını söyleyelim. Üstelik, çorap olmasa da, kese falan koyabiliriz elbise dolaplarına.

Benimkisi sadece bir fikir. Hani biz de uhrevi bir muziplik yaşatalım çocuklarımıza diye.

Kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=17450