4.11.2007

AVRUPA'DA AB'DEN MEMNUN OLAN VAR MI?

Ağustos sonu. Alplerin hırçın dorukları arasında içinden şırıl şırıl sular akan yeşil bir vâdi. Roma orduları, kuzeydeki Kelt illerine doğru, Avrupa’yı şekillendirmek üzere buradan geçti; sonra da atalarımız Hunlar, ve önlerine kattıkları Cermen kavimleri ters yönde. Yamaçtaki han’ın avlusunda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelmiş eğitimciler, ruhiyatçılar, tarihçiler, hukukçular, birkaç da fizikçiden oluşan bir takım, Avrupa’nın sahte küreselcilik ve onun ara nağmesi sahte Avrupa Birliği’nden kaynaklanan sorunlarını tartışıyoruz.. Herkes dertli, herkes endişeli. Bu yıl, kaygılara bir de III. Cihan Harbi’nin çıkma ihtimâli eklenmiş.

Seçmediğimiz Birileri Brüksel’den Kaderimizi Belirliyor

AB’nin aslî ülkelerinden olsun, yeni girmek üzere olan Doğu Avrupalılar olsun, her biri AB’den yanıp yakınıyor. Tarımlarının birkaç uluslar-ötesi şirket marifetiyle nasıl yok edildiğini, çiftçilerinin perişan hâlini, topraklarının tefeci ve âni haciz yöntemleriyle birkaç küresel kıraliyet bankasının eline geçişini anlatıyorlar.
Evet, son aylarda da, ondan önce de, Avrupa’nın her hangi bir yerinde, Avrupa Birliği’nden memnun olan bir Avrupalı’ya daha rastlamadım. Kimisi ülke bağımsızlığının yok oluşundan, kimisi iktisâdî durumdan şikâyetçi. “Seçmediğimiz birileri Brüksel’den kaderimizi belirliyor” diyorlar.

Euro’dan Şikâyet

2002 başında bazı (hepsi değil) AB ülkeleri “Avro” (Euro)’ya geçti. Ondan birkaç ay sonra, o sefer Hollanda’da bir toplantıda idim. Hollanda ki, küresel kıraliyetçilerin ilk üs edindikleri yer. 1600’lerde, ilk bankalar Hollanda ve Belçika’da kuruldu; klâsik Avrupa sömürgeciliği (İspanya türü hâriç) oralarda icât edildi. Onun için “küreselcilik” denince aklıma ilk Hollanda gelir. Ama bir de baktım ki, üst tabakası olsun, sokaktaki vatandaşı, esnafı olsun, tüm Hollanda Euro’dan şikâyetçi. Almanlar, vb. kezâ. Diyelim ki, dükkân camekânında pabucun fiyatı 50 Florin, Almanya’da “Mark” yazıyordu; Euro’ya geçilince rakam aynı kalmış, sadece takısı değişmiş. “Mark”ı silip “Euro” yazmışlar. Bir değil, her dükkânda. Ama maaşlar öyle değil. “Euro” daha değerli olduğuna göre sonuç, hayat pahalılığının bir günde 1,5 – 2 katına çıkması.
AB’den memnun olacak iki ülke varsa, onlar da Yunanistan ve Portekiz; AB’nin en geri, kişi geliri en düşük iki ülkesi. AB onları başta beslemek zorunda kalmıştı (Bundan sonra öyle şey yok. Yeni girecek Lehistan (Polonya) gibi fakir ülkelere AB yardımı yapılmayacağı açıklandı). Ancak, o Yunanistan’da bile halk Euro’ya karşı isyan etmiş; cam çerçeve indirmişler.

Avrupa’nın Üst Düzey Yetkilisi: “On Yıla Kalmaz AB Dağılır”

Avrupa’nın üst düzey yetkililerinden biri “Le Monde Diplomatique”de yazıyor:
“‘Avrupa projesi’ diyorlar. Kaç yıl oldu; hangi Avrupa projesi?” . “On yıla kalmaz AB dağılacak” diyor. Öyle düşünen çok. Aynı düzeyde meslektaşları ise (belki kendisi de(?)), ABD, sonra da AB’ye olan ve sırnaşma seviyesine çıkan (düşen mi demeli yoksa?) resmî muhabbetiyle mâruf Türkiye’ye “Yirmi yıl sonra sizinle belki konuşuruz” deyip eteğinden silkelemeğe çalışıyor.

Avrupa’yı AB ve Euro İle Soyacaklar Sonra AB’yi Dağıtacaklar

Bir ülkeyi soymanın birkaç “küresel” yöntemi var: Biri bankaları özelleştirip (yahut düzgün özeline el koyup) hortumlatmak. Bir diğeri kurları dalgalanmaya bırakıp etkilemek ve birden milletin elindeki paranın değerini (ve kişi başına geliri) yarıya indirmek. Bu yöntemin matematiksel kuramını bulup uluslararası “Physica A” dergisinde yayınlamış Avrupalı bir kuramsal fizikçi bile var. Avrupa için düzenlenmiş soyma yöntemi ise “Euro”. (Başka da var ama, o gıcık konu kalsın).
Aklı başında, ulusal ruhta, değerli, genç bir bankacılık uzmanımız geçen gün bendenize dedi ki: “Avrupa’yı önce AB ve Euro ile soyacaklar, sonra Avrupa Birliği’ni dağıtacaklar”. Kendisini bu ferasetinden dolayı kutladım. Avrupalının çoğu da şimdi, kendilerine oynanan oyunun farkına vardı. İsyan büyüyor.

Küreselci Takımının Sonu Yakın

Derken bir bakıyoruz, “büyük” fırkalarımızdan (“partilerden”) birinin başı: “AB’ye girmeden Euro’ya geçelim” deyiveriyor. Aa! Kendisiyle TV’lerde sık sık kapışır gibi görünen aynı taslam (model) bir fırkanın başı da bizi AB’ye girmeden AB Gümrük Birliğine sokup 60 milyar dolarlık (ve artıyor) soydurmuştu. Bu iki fırkanın birbirine rakip görünmesini kim yutar? Hepsinin tepelerindekilerin aynı takım olduğunu artık sağır sultan bile duydu.
Bizdeki ayarlı takımdan başka “AB de AB” diyen Avrupa’da bile kimse yok. Ama dikkat edin ey küreselci takımı! Çok küresel olursanız, ayaktopu gibi yusyuvarlak olursunuz. O zaman biri gelip bir tekme atar, yuvarlanıp gidersiniz. O günler yakın.

1 Ekim 2002; AB karşıtı Avrupa’dan.
Oktay Sinanoğlu