30.07.2007

Mimar Sinan'ın dehası

Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi, matematiğin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci bir işlem yaratarak çözdüğü söylenir.

Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür.
Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlardır.
Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.
Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir...
*******************************************

Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, 1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofyayı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinanın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.
kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler. Tabi hemen Japon'u, "Burasi kutsal bir yer. Burada bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar.

Ancak, Japon kendinden geçmiş vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş:
"Bu imkansız. Ben yılların muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir şey yok, orada hiçbir şey yok..."
*********************************

Selimiye camisi'nin zemini gevşek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı farkedilmiş. Uluslararası bir grup bilimadamı toplanmış, nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler.

Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna kanaat getirmişler.
Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmıslar.
Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse....
*********************************************

Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.

Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.

Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şuan gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinanın geliştirdiği mekanizmalarmış...