27.08.2007

İsveç'te Türkçe'ye yasak

Türkçe ile ilgili kökü dışarıda bir olayın "Türk Dil Bayramı"na rastlaması ise çok düşündürücü idi. İsveç hükümeti radyo ve TV'lerde Türkçe'yi yasaklamıştı. Türkçe yayınlar kaldırılıyordu. Gerekçe ise çok carpıçı idi.
Dilerseniz, habere birlikte göz atalım:
"İsveç hükümeti, bir Türkçe yasağı açıkladı. İsveç'teki Türkler 28 yıldır dinledikleri Türkçe radyo programı Merhaba yayınlarını 15 Ocak 2006 tarihinden itibaren dinleyemeyecekler.
Danimarka'dan sonra İsveç devlet radyosu (SR) de ani bir kararla Türkçe yayınların kaldırılacağını açıkladı. İsveç'te yaşayan en büyük göçmen dilleri arasında yer alan Türkçe yayınının kaldırılması kararıyla ilgili olarak İsveç radyosu yönetimi şu açıklamayı yaptı: 'Türkçe, İsveç'teki Süryani ve Kürt grupları için çok hassas bir siyasi dil. Bu dilde yayın, bu kişiler üzerinde olumsuz etki yapıyor. Bu nedenle kaldırılacaktır.'

"Öğrenseydiler"

İsveç Radyosu'nun program şefi Kerstin Brunnberg yaptığı açıklamada, 'Türkler 40 yılı aşkın süredir İsveç'teler. Şimdiye kadar İsveççe öğrenmeliydiler. Öğrenmediler ise, bu onların sorunu' dedi.
İsveç hükümeti, radyo ve TV'deki Türkçe yayınları kaldırırken, 15 Ocak 2006 tarihinden itibaren Kürtçe yayınları artırma kararı aldı."
Haber böyle, olay böyle.
Gerekçenin iler tutar yanı yok.
Söyleyecek çok söz var.
Türkler 40 yıldır İsveç'te, doğru! Kendilerine Kürt diyenler de, 40 yıldır İsveç'te yaşıyor. Bu yalan mı?
İsveç'in Türkiye'ye dayatmalarından biri de "Kürtçe dil..."

Ya onlar?

Biz Güneydoğu'daki, Doğu'daki vatandaşlarımızla 500 yıldır, 1000 yıldır birlikte yaşıyoruz, "Türkçe'yi öğrenmediyseniz bu sizin sorununuz" diyor muyuz?
Bu ülkede Türkçe bilmeyen, Türkçe konuşmayan bakan anneleri var.
Bu ayrı bir yazı, ayrı bir tartışma konusu! Biz, lugat paralayan politikacılardan söz ediyorduk.
Söz döndü dolaştı, Türkiye'yi parçalamak isteyen, Türkçe'yi yok etmek isteyen ülkelere ulaştı.

İçimizdekiler!..

Aslında, içimizde de Türkçe'yi yok etmek isteyenler var. Çevrenize bakın, bu "yokoluş"un tabelalarını okuyacaksınız.
İçimizde "Türkçe bilmemekle övünen" görsel, yazılı, sözlü basının üyeleri bulunuyor.
Yazımıza "lugat paralamak"la başladık.
"Lugat paralamak"la noktalayalım. Dedik ya, kimi Deyimler Sözlüğü'nü paralıyor, kimi Atalar Sözlüğü'nü... Bu arada Argo Sözlüğü paralayanlar da var. Kelle- paça edebiyatı yapanlar da var.
"Alikıran, başkesen değiliz."
"Kafaları basmıyor" diyenler de...
Pazartesi günkü yazımıza "Kafaları basmıyor" cümlesi ile satırbaşı açacağız.
Bakalım kafamız neye basmıyormuş, öğreneceğiz. Bizimle yani Türk toplumu ile "kafa bulanlar"ı göreceğiz.
Bu yazı cumartesi ve pazar gününe ağır gelir de, o yüzden pazartesiye bırakıyoruz.

"Burası Türkiye"

"Burası Türkiye" dedirtecek bir haber .
Aslında köşemizde , "Burası Türkiye" diye bir bölüm açsak haberle dolup taşar.
Buyrun işte öyle bir haber: "Süzer Holding'in otel işletmeciliğinden sorumlu yönetim kurulu üyesi iken, 11 Aralık 2002'de geçirdiği trafik kazası sonucu yaşama veda eden işadamı Cengizhan Süzer'in adı, Malatya'nın Akçadağ ilçesi Ören beldesinde bir caddeye verildi. Ad verme törenine Filiz Süzer'in yakınları ve CHP Malatya Milletvekili Mevlut Aşkınoğlu da katıldı."
Yorum yapmaya gerek var mı? Böyle bir olay, dünyanın neresinde görülebilir? Bana, dünya haritasında bir ülke, o haritada bir sokak gösterebilir misiniz?

Kaynak: Orhan Tahsin
http://www.ortadogugazetesi.net/haber_d.asp?haber=4825