
Anadolu Liselerindeki Azap
Birkaç ay sonra Osman'a rastladım. Osman, babası gibi çok zekîdir. Her şeye aklı erer. Ama baktım, üzgün, perişan. "Hayrola Osman" dedim. "Neyin var?"
Çocukcağız, "Anatolia (Roma İmparatorluğu'nun eski eyaletinin, sömürgesinin adı) Lisesi"nde derslerden çakıp duruyormuş. "Tarzan dilindeki derslerde ne hoca anlattığını anlıyor, ne biz bir şey anlıyoruz". "Fen konularına merakım vardı, şimdi tamamıyla soğudum. Nefret ediyorum." Okul olmuş bir azap. Üstelik çocuk kendisini, ulusal kimliğinden hızla arındırılmak için içine sokulduğu, bunaltıcı sıcak, arada üstüne özel kimyasal maddeler püskürtülen bir arıtma tesisine, "küresel kıraliyetçilerin" ülkeye hediyesi bir beyin yıkama hamamına girmiş gibi hissediyor.
Önce Türkçe Ders Kitabı
"Osman", dedim; "o işin kolayı var. Sen canını üzme. Şimdi git, okuduğun dersin muadili Türkçe bir ders kitabı bul (tabii bu artık kolay olmayabilir; artık sahaflara mı bakacaksın, ne yapacaksan. Çünkü, bir yandan Batı'nın küresel kıraliyetçileri etnikçi eğitim lâfları karıştırırken, Türkiye'de Türkçe ile eğitim nerdeyse kalmadı). Türkçesinden fizik mi, matematik mi iyice bir çalış. Gayet güzel ve derinine konuları anlayacaksın. Bol bol da alıştırma meseleleri çöz. Ancak böylece konu beynine mâl olur; yoksa ezberle bir iş olmaz. Ondan sonra, konuyu iyice bilince, yabancı terimlerini öğrenmen birkaç günlük bir uğraşıdır. Gider o ezbercilik, Tarzanca sınavlarını yapıverirsin, olur biter. Öbürlerinden farkın: onlar yalnızca birkaç kelime Tarzanca ezberlemişlerdir. Sen ise konular üzerine düşünebiliyor, sorgulayabiliyor, çözüm üretebiliyor olacaksın. Haydi bakalım."
Aradan bir yıl kadar geçti. Meğer Osman bizim sözleri ciddiye almış; dediğim tarzda çalışmış. Bir de baktık, Osman okul birincisi. Gençler, öğrenciler, kendi ülkesinde yabancılaştırılan, yabancı dayatmacıların, onların yerli maşalarının kurbanı küçük kardeşlerim: Size de aynısını öneririm.
Sessiz Direniş Hareketi Başlamalı
Tabii burada genel bir ilke var: Öyle veya böyle fethedilmiş, tepesine binilmiş bir ulus nasıl bir savaşıma yönelebilir? Kalelerine, ulusal kurumlarına, fabrikalarına, tersanelerine, limanlarına, topraklarına, ve de yabancı oyunlarına karşı bir ülkeyi koruması gereken "bağışıklık" dizgesine girilmiş bir ülkede sessiz ve akıllıca bir kurtuluş savaşına, onun için de önce bir direniş hareketine ihtiyaç vardır. Türkçe'nin yok edilmesi, halkımızın eğitimsiz, becerisiz ve düşünemez kılınması, ulusal kimlik ve egemenliğimizin elimizden alınması iç ve dış düşmanlarca dayatılıyorsa; ilk yapacağımız iş, her birimizin sessiz direniş hareketine başlaması, dolaylı yollardan Türkçe'mizi, ulusal kimlik ve kültürümüzü, dolayısıyla çocuklarımızın geleceğini koruma altına almamız olacaktır.
Öğrenim Ve Eğitimde Türkçe
Okullarda, evrenkentlerimizde (üniversitelerde) Türkçe ile eğitim ve bilim yasaklanıyorsa (adı henüz öyle olmasa bile, şimdiden fiilen öyle), her birimiz, öğrencimiz, velimiz, öğretim üyemiz sessiz direnişle el altından öğrenimini, öğretimini, Türkçe ile yapacak, yaptıracak. Öğretim üyeleri Türkçe ders kitapları yazacak, "sistem dışı" yayınlatacak, okutacak. Yabancı dil öğrenmek isteyenler; yazları, akşamları yabancı dil kurslarına gidin, yeteri kadar öğrenin. Unutmayalım, hepinizin mesleği tercümanlık, otellerde kabul memurluğu olacak değil ya. Ağırlığı, bir meslek, en azından geçer akça bir zanaat öğrenmeye verin. Herkes ciddi matematik (gerçek bilim dili bu; Tarzanca değil), bilgisayar yazılımcılığı öğrensin; üretici, yaratıcı, kendine güvenen onurlu gençler yetiştirelim. Uzun vâdede, tarihin derinliklerinden süregelen Avrasya Türk varlığının devamı ve hatta gittikçe güçlenerek yaşaması böylece teminat altına alınacaktır.
Oktay Sinanoğlu