Derya SAZAK

Siyasetle ilgisi yok, beni yıllardır Türkiye’nin her yanından çeşitli kesimler çağırır, konuşma yap diye. Bir kuralım vardır. Sağcı mı solcu mu diye sormam. Türkiye bu ayrışmaların zararını gördü. 1950 - 60’lara kadar böyle bir şey yoktu, herkes Atatürk yolunda gidiyordu. Yaşanan ayrışma bence dış kaynaklı.
Kim yapıyor bunu?
ABD... Her şeyin sahtesini kurmuştur, içeriğini boşaltmıştır. Mesela sol’u tek kelimeye indirgemiştir, anti - faşist. Milliyetçileri tek kelimeye indirgemiştir anti - komünist ve birer kelimeyle birbirine düşürmüştür. Türk dilinin dış kaynaklı olarak yok edilmesi de tarihin en eski oyunlarından.
‘Bye - Bye Türkçe’ kitabında anlatıyorum. Romalılar fethettikleri yerlerin dilini Latinleştirmiş. Bir iki nesil sonra insanlar dilini unutuyor. Dünya dili Latince olmuş. İngilizler de bunu yaptı. Türkiye’de de 1953’ten sonra yabancı dil eğitimi veren kolejler yoluyla yapılmak istenen budur.
Siz de TED Ankara Koleji’nden mezun olup, Amerika’ya gitmediniz mi?
Emine Çaykara’nın ‘Türk Aynştaynı’ adlı kitabında bunun öyküsünü anlatıyorum. Aklım fikrim Ankara Fen Fakültesi’ndeydi. Türk Eğitim Derneği’nin başkanı Mümtaz Tarhan bizi odasına çağırdı. Dedi ki; seni Amerika’ya göndermeyi düşünüyoruz. Arkasında camekanlı Atatürk resmi ve Türk bayrağı var ben de öyle oturmuşum. Atatürk karşımda cam çerçeveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam ‘Amerika’nın kölesi’ olurum, oraya gidersem ‘Amerika’nın efendisi’ olup burada onlarla daha rahat mücadele ederim. Ve işte bizi gönderdiler.
Hayır canım, estağfurullah. Atatürk kim biz kim? Hayır Atatürk ve Türk bayrağında ortak bir Atatürk ruhuyla kendimi özleştiriyorum.
ABD’de hızla ilerlediniz, Berkley, MIT, Yale derken 26 yaşında en genç profesör oldunuz... Sonraki yıllarda moleküler kimyada ödüller geldi, çalışmalarınız Nobel ölçeğinde görüldü. Korktuğunuz başınıza gelmemiş...
Tersine, Yale’de en genç profesörlük unvanını alınca bütün dünya gazeteleri yazdı. Bilim dünyasında bize takılırlardı, ‘Türk Aynştaynı’ diye, o zamanlarda çalışınca saçlar havaya fırlardı falan.... Neyse, dünya basını bizden bahsetmeye başlayınca Türkiye’ye de bulaştı.
Hayır efendim, her ülkede görüyoruz ki, herkes önce kendi kültürüne, diline, kimliğine sahip çıkıyor.
Türk olmanız neyi engelledi?
Uzun müddet hiçbir olumsuzluk sergilenmedi, yalnız en başa güreştiğin zaman - ben güreşmedim de kendiliğinden öyle oluyordu - iş karışıyor. Çünkü o zaman senin Türk olduğunu hatırlıyorlar. Benim kaygım Türkiye’ye dönük, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in sömürgeleşmeye gittiğini görüyorum.

Amerika’ya karşı bir düşmanlığım yok ama ABD’de devletin içinde bir kesim zaten ona ‘şirket’ derler biliyorsunuz. Amerika’nın kendi ahalisi bile bunların yaptıklarını duyunca ‘yok canım’ diye şaşırır kalırlar.
Kendinizi hangi partiye daha yakın hissediyorsunuz, MHP ile bağınız var mı?
Yok canım, sen de Allah aşkına... Şimdi bizi Anadolu’ya konferans vermeye çağırdıklarında, falan parti mi, dinci kesim mi diye sormuyorum bile. Etnik metnik, ben Türkiye’de sahte olarak çıkarılmış bu ayrılıklara karşıyım.
‘Hedef Türkiye’ çift anlamlı; Batı’nın Türkiye üzerindeki hedefleri ve bizim Türkiye için hedeflerimiz ne olmalı; ikisi de var.
2023 Türkiye’sinin tartışıldığı İstanbul Forumu’nda AB hedefine neden karşı çıktınız?
Bir yavru kuş anasını kaybeder, sonra aman yeni bir ana bulsam diye dolanır... Türkiye bu halde, son elli senedir aşağılık duygusu var. Atatürk ‘Türk övün, çalış, güven’ demiş. Atatürk dönemini yaşamadım ama ben liseyi bitirirken o ruh hala vardı. Belki de o ruhla yetişmiş son nesiliz.
1950’lerden sonra ama 1980’lerde iyice hızlandı son 5 - 10 yılda tamamıyla bir toplumsal çöküş haline geldi. Ülkenin dört bir yanında ahaliyle haşır neşir olup bunu gözlüyoruz.
Kim çağırıyor hocam sizi?
Vallahi her türlü insan çağırıyor, bu yeni değil, kitaplar çıktı ya bizimki de Harry Potter’la yarışıyor.
Siyasi bir kişilik değilsiniz, bu ilgi neden?
Bu işlerle 40 yıldır uğraşıyorum, hatta lisede başladık, yabancı gazeteler falan da yazar. Aslında toplumsal uğraşılar da bir çeşit matematiktir.
Efendim şimdi insanlara öyle baskılar falan tabii hoş değil ama bir de şu var: Bugün İspanya’yı bıraksan hemen pat diye 5 tane devlete ayrılır. Fransa öyle olur. Dolayısıyla böyle değişik etnik diller var ama her ülkede bir şemsiye dili var ve resmi dil çoğunluğun anadilidir. Ha bunu yok edersen bir kere ülkenin bütünlüğü gider. Onun için Kürtçe konuşursa konuşur ne yapalım ama eğitim dili resmi dil Türkçe olur.
Küreselleşme, eşitlik eşitler arasında olur. Eğer taraflardan birisi her şeyinden vazgeçiyor öbürü ise her şeyini sana dayatıyorsa o zaman biri köle olur, öteki de onun efendisi...
AB’ye niye karşısınız?
Türkiye’yi yıllarca körü körüne önce Amerika’ya yamamaya çalıştılar, şimdi de Avrupa’ya itmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki son 50 senedir Türkiye’nin dış siyaseti Amerika’ya, Avrupa’ya yalvarmaktan ibarettir.
En büyük kaynağımız insan. Şimdi bizde bu kadar genç nüfus var falan diyoruz ne oluyor, hepsi gittikçe ezber kafalı, düşünemez, top pop gençler haline getiriliyor. Bu kaynak tamamıyla israf ediliyor, yakında da yaşlanacak hepsi, bir kısmı da alkolik olacak; çünkü en çok bira tüketimi Türkiye’de. İnsan gücünü herakete geçir, eğitimini güncelleştir, bilgisayar ekle, tarzancadan vazgeç bomba gibi bir nesil gelir.
Türkiye 1947’den beri ABD’nin malı gibi; AB buna rakip olarak kurulmuşsa ABD niye bizi vermek istesin? Bu bir dümen, AB’ye alacakları yok zaten. AB ve IMF’yi bahane edip, bir sürü dayatmayla ülkeyi bu hale getirdiler. 11 Eylül’den sonra Bin Ladin’i bulamadılar, çünkü kendi adamlarıydı. ABD bahaneyle Asya’da üsler kurdu. Körfez Savaşı’nda da Ortadoğu’ya girdi, askerleri çıkmıyor. Şimdi de Irak bahanesiyle işi bitirecek.